Dünya geneline yayılan COVID-19 salgınının Türkiye'deki ilk tespit edilen COVID-19 vakası Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Mart günü açıklandı.
Gelin görün ki tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgına karşı dünya insanı büyük önlemler alıp dikkat ederken biz Türkler büyük bir ego ile ‘Bize bir şey olmaz’ diyoruz.
Peki, neden?
Deli cesareti mi? yoksa cahil cesareti mi? anlamış değilim…
Takdiri en çok hak eden Sağlık çalışanlarının her gün açıkladığı vaka sayıları ve Emniyet Teşkilatının her gün koronavirüs salgınının yayılmasının önlenmesi kapsamında uyguladığı denetim ve kontrollerde yüzlerce insana ceza kesiliyor. Baktığınız zaman gerçekten de az buz rakamlar olmamasına rağmen insanlar sosyal mesafe başta olmak üzere; karantina yasağı, maske takma yasağı, sigara içme yasağı, sokağa çıkma yasağı ve izin verilen saatler dışında faaliyet gösterilmemesi için uygulanan yasağı uygulamayarak, ceza parasını ödüyorlar.
Özellikle merak ettiğim şu ki; bu kadar işsizliğin, yaşanan ekonomik sıkıntının ve en önemlisi yaşadığımız büyük salgının etkisi bu kadar çokken insanların bu yasaklara neden uymak istemediği..
Cevabını bilen varsa lütfen iletişime geçelim.. J
**
CHP’DE SULAR DURULMUYOR
Öte yandan siyasete bakacak olursak Cumhuriyet Halk Partisinde sular bir türlü durulmak bilmiyor. Gerek yerelde gerekse de ülke çapında baktığımız zaman yaşanan sıkıntıları hep görmekteyiz.
Yurt genelinde Muharrem İnce’nin CHP’den olaylı bir şekilde istifa etmesi büyük sükse yarattı. Aslında Muharrem İnce’nin CHP’den istifa etmesi olay değil, olay giderken olaylı cümleler kurarak istifa etmesi. Bunca zamandır partide birçok önemli görev alan en son ise 2018 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine rağmen seçilemeyen ardından da geçen zaman içinde birçok isimle ters düşerek ve kendi safına isimler katarak bu sürece gelen Muharrem İnce, partiden istifa ederken de birçok olaylı cümlelere imza attı.
Peki, bu olaylı cümlelerin ardında sadece yeni parti kurması mı etken yoksa altında yatak başka sebeplerde var mı? Bunca yıldır partisine hizmet eden İnce, neden şimdi bir anda çark ederek partisini yerecek cümleler kurmaya başladı.
Yerel de ise ilimizde yaşanan intihar vakası CHP’nin kaynayan kazanını daha da karıştırdı.
Kartepe Belediyesi CHP Meclis üyesi Tugay Adak’ın intiharı gündeme öyle bir bomba gibi düştü ki Kocaeli’nin önde gelen isimleri Muharrem İnce’yi bir kenara bıraktı. Kimseyi yargılamak bizlere düşmez ancak sebebini bir tek Tugay’ın bildiği bu intihar vakasında CHP’nin Kocaeli’ndeki önde gelen isimlerinin bu olaya sessiz kalmasıyla daha da karışacak gibi duruyor..
**
AHMET’E VEDA
Kapanışı Ahmet’le yapmak istedim.
Bilenler bilir ki; AK Parti Çayırova Teşkilatı’nda kısa bir dönem görev aldım. Görev aldığım dönemlerde siyasette öğrendiğim 2 önemli konu var; Birincisi herkesi dost bil ama kimseye güvenme. İkincisi ise vefasızlığın sadece bir partide değil her partide yaşandığı.
Konuya nasıl başladın nasıl devam ettin diyecek olursanız da; ‘Önemli olan benim nasıl yazdığım değil sizin okurken ne hissettiğiniz ve anladığınız..’ diye cevap vermek isterim. J
Evet dostlar, 2014-2019 yılları arasında kendimce AK Parti’ye kısa süreli de olsa bir emek verdim. Ve bu süreçte İyi kötü tecrübe ile dostlar edindim. Bu dostlardan biri de Ahmet Demirkıran idi. Ben göreve geldiğimde Ahmet 18-19 yaşlarında genç bir delikanlıydı. Sessizliğin yanı sıra içine kapanık bir çocuk idi. Her çağrılan yerde başı çeker, her söyleneni yapar, bayrak asmaktan tutun da gençlik kollarında bir gencin yapacağı tüm olaylarda başı çeken isimler arasında yer alırdı.
Ahmet sessizliğinin yanı sıra ketum da bir çocuktu. Yaşadığı tüm sıkıntıları içine atar iki üç kişiyle paylaşırsa paylaşırdı. Yaşadığı sıkıntıları bilen dostları ellerinden geleni yaparken, gençleri her yere koşturan, gençliğin ağabeyi ablası dediğimiz isimler ise ancak büyük bir olay yaşanırsa koşardı.. (Tıpkı CHP’li Tugay Adak’ın intihara sürüklenene kadar verdiği savaşı görmeyen isimler gibi)
Şimdi bu yazdıklarımı okuyan isimler hatasını anlayacağı için telefona sarılıp ‘Yağmur kimi kastettin’ diyecekler ama ben cevabını vermesem de onların kim olacağını için için bilecekler..
Hayatının baharında daha 24 yaşında olan hayalleri, yapmak istedikleri, yaşamak istedikleri olan Ahmet bir kaza sonucu geçtiğimiz cumartesi gecesi hayata veda etti. Bu acının bendeki tarifi yok. Çünkü her ölüm hissettiğin acı kadardır. Hani derler ya ‘Gidene mi zordur kalana mı?’ diye.. Kalana zordur.. Çünkü hafızasında o derin acıları hissetmeye devam eden kişi yaşadığı acılarla baş edemez. Biz Ahmet’in ardından kalanlar olarak yaşadığımız acıyı tarif edemeyiz. En çok da annesi ve babası..
Ahmet’in cenazesinde mezarlıkta gördüm annesini..
Toprağı avuçlayıp, ‘Oğlum’ diye haykırabildi sadece.. Sonra bayıldı..
Onun o acısını gördükten sonra ‘Ben kimim ki, annesi varken üzülecek kişi ben miyim’ diye sordum kendime.
Sonra kendi sorumun cevabını kendim verdim.
‘Her ölüm hissettiğin acı kadardır.’
Belki annesi kadar değil ama Ahmet beni ve benim gibi daha birçok dostunu ardında bırakıp gitti bu hayattan.
Bu dünyada çok fazla mutlu olamadı ama umarım öte dünyada istediği mutluluğa erişmiştir.
Hoşçakal Ahmet, hoşçakal ablasının gülü.. Rabbim mekanını cennet, makamını peygamber yanı eylesin. Bir damla su kadar hakkım varsa 'helal olsun' sana çocuk...