İnsanların hayatlarında bazı kırılma noktaları vardır. Bu kırılmalar, pek çok kez kalıcı, köklü değişiklikleri beraberinde getirir ve insanlar bambaşka kişiliklere dönüşebilirler. Bu köklü dönüşümlerden birisini yaşayan isimlerden birisi de çocukluk ve gençlik dönemlerinde sanatçı bir ruh taşıyan başta resim sanatı olmak üzere tiyatro, opera gibi sanat dallarına ilgi duyan sonrasında ise 20. yüzyılda yeryüzünün gördüğü en büyük diktatörlerden birisi olan Adolf Hitler’dir.
1889 yılında Braunau am Inn kasabasında Alois Hitler ve Klara (Pölzl) Hitler’in çocuğu olarak dünyaya gelen Adolf Hitler, kasabada ilköğrenimini tamamladıktan sonra daha iyi bir eğitim alabilmek için Linz’e gitti. Çok küçük yaşlardan itibaren resim sanatına ilgi duymaya başlamıştı, bu ilgi lise yıllarında daha da arttı ve ressam olmayı aklına koydu. Babası onun memur olmasını isterken o ısrarla ressam olmak istiyordu. Çocukluk ve gençlik yılları resim yapmakla geçmişti. Hatta hayatının bir bölümünü yaptığı resim ve çizimleri satarak idame etti. Hitler’in çocukluk ve gençlik döneminde yaptığı resim ve çizimlerin sayısı 2000’i aşmıştı. Yapıtlarında yaşadığı şehirlerin mimarisini ve doğal çevreyi sembolize eden Hitler’in eserlerinde İtalyan Rönesans’ının ve Neoklasisizm’in etkilerini görmek mümkündü. Karakalem ile birlikte yağlı boya tabloları yapıyordu. Peki bu sanatkâr ruh, ne oldu, nasıl oldu da tarihin en büyük diktatörlerinden birisine dönüştü?
Hitler’in hayatında belki de en büyük kırılmayı yaşadığı dönem 1907-1908 evresiydi. 1903 yılında babasını verem hastalığından kaybettikten sonra eğitim hayatını yarıda bırakarak inşaatlarda çalışmaya başladı. İnşaatlarda çalıştığı dönemde bile resim yapmaya devam ediyordu. Gayesi ailesinin geçimini sağlamaktı. Fakat onda yıkıcı etkiler bırakan gelişmelerin başlangıcı 1907 yılının ekim ayında ressam olma hayaliyle arkadaşı August Kubizek gittiği Viyana’da oldu. Viyana’ya gitme amacı Güzel Sanatlar Akademisi’ne girerek ressam olmaktı. O günleri Mein Kampf (Kavgam) adlı eserinde şu şekilde anlatıyordu: “Bir çanta dolusu elbise ve çamaşırla Viyana’nın yolunu tuttum, içimde sarsılmaz bir irade vardı. Babam elli yıl önce kaderini zorlamayı başarmıştı. Babam gibi yapacaktım. Ama ben “adam” olacaktım, memur değil.”
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından başvurusu kabul edildi. Hitler ile birlikte 110 kişi resim bölümünde yapılacak sınava başvurmuştu. Hitler, 110 kişi arasından ilk 33’e girerek bir üst aşamaya kaldı. Bir üst aşamada ilk 10’a girerse akademiye alınacaktı ve akademiye gireceğine kesin gözüyle bakıyordu. Akademi kurulu aldığı kararla onu eledi ve ressamlığa uygun görmediğini belirtti. Bununla birlikte teknik alt yapısını güçlendirir lise diplomasını alırsa akademi de mimarlık bölümüne girebilirdi. Hitler bu karar üzerine akademi müdürüyle görüştüyse de görüşmeden bir sonuç elde edemedi. Viyana’ya birlikte geldiği arkadaşı August Kubizek ise akademinin müzik bölümüne girmeye hak kazanmış ve Viyana’da adından söz ettirir bir müzisyen haline gelmişti.
Hitler, akademi sınavlarından iki ay sonra 21 Aralık 1907 tarihinde annesini kaybetti. Bu onda çok büyük bir yıkıma neden olsa da 1908 yılında akademiye tekrar başvurdu fakat sınavlarda başarısız oldu. Hitler bu başarısızlığı akademide görev yapan akademisyenlerin büyük bölümünün ve akademi müdürünün Yahudi kökenli olmasına bağlıyordu. Yaşanan bu gelişmeler onda antisemitizm düşüncesinin başlangıcı oldu. Hitler’e göre Yahudiler; iş, bilim, kültür, sanat başta olmak üzere hayatın her alanına hakimlerdi. Özellikle Viyana’da bulunduğu dönemde Yahudiler tarafından yapılan sanat eserlerinin ve sanatsal faaliyetlerin daha büyük ilgi gördüğünü ifade ediyordu. Zaten kendisi de Viyana’da yaptığı resimleri ve çizimleri satarak geçimini sağlıyordu. Yahudiler, Hitler ve diğer Alman ressamlar tarafından yapılan resim ve çizimleri çok düşük rakamlarla alırken Yahudi ressamların eserlerine büyük paralar veriyorlardı.
Yaşadığı bu süreç Hitler’in hayatındaki en büyük kırılma noktalarından birisi oldu. Hitler henüz on dört, on beş yaşlarındayken artık Yahudileri, bir dine mensup topluluk olmaktan öte bir ırk, ticari ve siyasi güçleri ellerinde bulunduran bir yapı olarak görüyordu. Bundan dolayı sonraki yıllarda resimler yapmaya devam etse de artık o bir ressam adayı değil, Yahudilere karşı kin ve nefretle dolu bir antisemitist, kendi ırkının yüksek ırk olduğuna inanan “diktatör” adayıydı. Zaman içerisinde sanatçı ruh, geniş kitleleri etkisi altına alan bir hatibe, bir demagoga ve tarihin en büyük diktatörlerinden birisine dönüştü...
KAYNAKÇA
Adolf Hitler, Kavgam, Çeviren: Korhan Göktuğ, Panama Yayınları, Ankara 2018.
Claus Hant, James Trivers, Alan Roche, Genç Hitler, Çeviren: Uğur Baycan, Ankara 2012.
John Lukacs, Hitler Problemi, Çeviren: İbrahim Kapaklıkaya, Ketebe Yayınları, İstanbul 2020.
Mıchael Kerrıgan, Hitler Canavarın Ardındaki Adam, Çeviren: Barbaros Uzunköprü, Kripto Yayınları, İstanbul 2019.
Sebastian Haffner, Hitler Üzerine Notlar, Çeviren: Hulki Demirel, İletişim Yayınlar, İstanbul 2020.
1912 yılında çizdiği Viyana Opera Binası Portresi
1913 yılında çizdiği Meryem Ana ve Hz. İsa Portresi
1914 yılında çizdiği Münih Eski İkamet Avlusu
1914 yılında çizdiği Messines Manastırı Enkazı
A. Hitler tarafından 1907-1908 yıllarında çizilen Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından reddedilen resimler
1904-1922 yılları arasında “A. Hitler” imzasıyla yaptığı resimler