Ahlak, bireyin doğru ve yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan ilkeler ve değerler bütünü iken bu ilke ve değerler sisteminin oluşma süreci ise ahlak gelişimi olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojide ahlak gelişimi üzerine birçok kuram geliştirilmiştir. Bu kuramlardan en çok bilinenlerden ikisi J.Piaget ve L.Kohlberg’in ahlak gelişim kuramlarıdır.
Piaget’nin Ahlak Gelişim Kuramı
Piaget, çocukların ahlak gelişimini onların oyunlarını gözlemleyerek açıklamaya çalışmıştır. Ona göre ahlak gelişimi bilişsel gelişimle paralel ilerlemekte ve gelişim belli bir sıraya göre ilerlemektedir. Ayrıca Piaget 0-6 yaş çocuklarının kuralların değişebilirliği ve sorgulanabilirliğini algılayamamalarından dolayı bu yaş aralığını ahlak öncesi dönem olarak adlandırmıştır.
Bundan sonrasını ise iki döneme ayırmıştır:
1.Dışsal Kurallara Bağımlı Evre(6-12 yaş): Bu dönemde çocuklara göre kurallar değişmezdir ve bu kurallara uymak zorunludur. Uyulmadığında cezalandırılmaları gerektiğine inanırlar. Davranışın nedeni önemli değildir ve nesnel bir düşünce şekli mevcuttur. Bu dönemde işlenen suçun önemini fiziksel sonuçlar belirler. Örneğin 15 vazo kıran biri 5 vazo kıran birinden daha suçludur.
2.Özerk Dönem/Ahlaki Özerklik: Çocukların sosyal çevrelerinin genişlediği bir dönem olduğundan kurallar bu çevrenin etkisiyle değişiklik gösterebilmektedir. Bu da kuralların gerektiğinde sorgulanabilir ve değişebilir olduğunu anlamalarına yardımcı olur. Bir önceki dönemin aksine eylemlerin arkasındaki neden önemlidir. Kurallara uyulmadığı takdirde ceza otomatik olarak verilmez.
Kohlberg’in Ahlak Gelişimi Kuramı
Kohlberg, Piaget’nin kuramını yeniden incelemiş ve yorumlamıştır. Araştırması sırasında bireylere ahlaki ikilemler içeren hikayeler verip cevaplarını alarak yapmıştır.
Ahlak gelişimini 3 dönem içinde ele almış, her dönemi de 2 evreye ayırmıştır.
1.Gelenek Öncesi Düzey: Bu dönemde otorite ceza ve ödülü belirler.
a)İtaat ve Ceza Evresi: Yakalanma ve cezalandırılma ihtimali olmayan yerlerde istediğini yapabilirsin anlayışı vardır. Kurallara cezalandırılmamak için uyulur, doğruluğuna inanıldığı için değil.
b)Çıkara Dayalı İlişkiler(Amaçsal ilişki): Kanunlar, çıkarlar doğrultusunda yorumlanır. “Bana ne verirsen ben de sana onu veririm.” yani göze göz anlayışı vardır. Kişi için her şey karşılıklıdır. Cezaların miktarı kurallara uyup uymama konusunda belirleyicidir.
2.Geleneksel Düzey: Bu düzeyde sosyal ilişkiler ön plana çıkar. Sergilenen davranışın topluma, toplum düzenine etkisi önemlidir.
a)Kişiler Arası Uyum Evresi: İyi ve doğrusu davranış başkalarına yardım etmek ve onları mutlu etmektedir. Yapılanlar ceza almamak için değil diğerlerini mutlu etmek için yapılır. İşbirliği ve empati gözlenir.
b)Kanun ve Düzen Evresi: Davranışın doğruluğunu, toplumun kurallarına uygunluğu belirler. Bir kişi toplumun kuralları ve normlarına yani otoriteye uymalıdır.
3.Gelenek Sonrası Düzey: Bu düzeyde toplum normları aşılarak daha büyük değerler göz önüne alınmaktadır.
a)Sosyal Sözleşme: Kanunlara körü körüne uyulmaz, gerektiğinde kanunlar değiştirilmelidir. Çoğunluğun hakları korunduğu için kurallara uyulmaktadır.
b) Evrensel Ahlak İlkeleri: Kişi kendi ahlak kurallarını kendisi oluşturur. “Adalet kanunların üstündedir” anlayışı hakimdir.