Yüce Allah tarafından en güzel şekilde yaratılan insanın, bu dünyaya başıboş olarak gönderilmediği ilahi bir hakikattir. Bu hakikatin bir sonucu olarak insan, hem yaratanına hem kendine hem de yakın ve uzak çevresine karşı birtakım sorumluluklar taşımaktadır. İnsanın, çevresine karşı temel sorumluluklarından birisi de hiç şüphesiz sıla-i rahimdir.
Genel olarak 'kan bağı ve evlenme yolu ile oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, akrabalarla ilişkiyi sürdürme, onların haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, yardımda bulunma ve onları ziyaret etme’ olarak tanımlanan sıla-i rahim, İslam âlimleri tarafından namaz ve oruç gibi farz kabul edilmiş, ihmali ise haram olarak değerlendirilmiştir.
Sıla-i rahim, yani akrabalık bağlarını koruma ve yaşatma, inancımızın sosyal hayatımıza yansıyan en önemli değerlerden bir tanesidir. Nitekim Cenabi-ı Hak bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” Nisa/36
Sevgili Peygamberimiz de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa akraba ile irtibatını sürdürsün”.
Modern dünyanın giderek yalnızlaştırdığı insanlar, üzülerek ifade edelim ki; mutluluğu, dostluğu ve arkadaşlığı sosyal paylaşım sitelerinde ve sanal âlemlerde aramaktadırlar. Halbuki, sıla-i rahimde bulunan; yani akrabasını, eşini, dostunu ve komşusunu gözetip kollayanlar, sıla-i rahimi ihmal edenlere göre daha mutlu ve huzurlu bir yaşam sürdürürler. Bundan dolayı, insanların sanal ve yapay bağlardan kendilerini kurtararak, sosyal çevresini oluşturan ana baba, akraba ve komşularıyla gerçekçi bir bağ kurmaya çalışması, bu bağı güçlendirecek her türlü fırsatı, bayramı, tatili en iyi şekilde değerlendirilmesi dini ve dünyevi bir gerekliliktir.
Hafta sonu ile birlikte geliniz, mutluluğu alışveriş merkezlerinde veya internet ortamlarında aramayalım. Gerçek mutluluğun, ayakları altında cennet olan anaların, cennetin orta kapısı olan babaların yanında olduğunu asla unutmayalım. Sılaya vardığımızda baba yarısı olan amcayı, ana konumunda olan teyzeyi gönülden kucaklayalım. Kısacası sıla-i rahimde bulunalım. Unutmayalım ki; bizi cennete yaklaştıracak ve bizi cehennemden uzaklaştıracak olan sıla-i rahimdir. Ve bilelim ki sıla-i rahimi gözetip yerine getirdiğimizde hem dünyevi hem uhrevi saadete erişecek, rızkımız bollaşacak ve mükâfatımız daha bu dünyada iken inşallah Yüce Allah tarafından verilecektir.
Yüce Rabbimizin bir kutsi hadisteki şu uyarılarını ise hiç aklımızdan çıkarmayalım: “Ben Rahman’ım. Akrabalığı ben var ettim. İsimlerimden birini ona verdim. Yakınlarıyla ilgilenip akrabalığın hakkını verene lütufta bulunurum. Akrabasıyla ilişkisini kesenden ben de rahmetimi keserim.”