Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Sabah uyandığın vakit, akşam telaşına kapılma, akşam geldiği vakit ise yarının endişesini taşıma. Dünyadan ahiretin için, hayatından ölüm vaktin için yararlan ve sağlığından hasta vaktin için yararlan. Yarın, ölülerden mi, hayatta olanlardan mı olacağını bilemezsin.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Sizin için en çok iki özellikten korkuyorum; nefsanî isteklerin peşinden gitmek ve uzun emeller. Nefsanî isteklerin peşinden gitmek sizi haktan uzaklaştırır ve uzun arzular dünyayı size sevdirir.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ey insanlar! Allah’tan hayâ etmez misiniz? Oradakiler: “Neden ey Allah’ın elçisi?” deyince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Yemeyeceğiniz şeyleri biriktiriyor, ulaşmayacağınız şeyleri arzuluyor ve içinde oturamayacağınız evler inşa ediyorsunuz.
İnsandaki uzun emeller şu iki nedenden kaynaklanır; bilgisizlik veya dünya sevgisinden. İnsan, kalbini dünya sevgisiyle doldurduğu, dünyevi hazlar ve zevklerine kendisini alıştırdığı zaman bu hazlardan uzak durması oldukça zorlaşır. Bu sebeple, bu insanlar kendilerini bu hazlardan tamamıyla koparacak olan ölümü hiç düşünmek istemezler. Gerçek şu ki insan, hoşlanmadığı şeyleri hep kendisinden uzak görmek ister. Bu tür insanlar hep uzun arzular taşır ve her zaman her şeyin kendi isteklerine uygun olmasını arzulayıp böyle olacağını umuyorlar. Ancak onların gerçek isteği, sonsuza kadar dünyada kalmaktır. Bu sebeple bu arzularını kendileri için tekrarlayıp duruyor ve bunun için gerekli hazırlıklar yaparlar. Örneğin mal mülk biriktirmeğe, eş dost edinmeğe çalışır ve dünya adına ne varsa biriktirip dururlar. Bütün meşguliyeti bu olan bu insanlar, ölümü hiç anmazlar. Bütün bu arzuların temelinde ise dünya sevgisi yatar.
Bazen insan gençliğine kanıp da ölümden uzak olduğunu düşünebilir. Bu acınası durumdaki insanlar yaşadıkları şehrin nüfusunu sayacak olurlarsa yaşlı insanların bu nüfusun onda birini bile oluşturmadığını göreceklerdir. Yaşlıların sayısı azdır zira gençler daha çok ölür. Bir yaşlı insan ölünceye dek bin çocuk ve genç ölür.
Bazen insan sağlığına kanıp da ölümü kendisinden uzak görebilir. Oysa ansızın gelen ölümler hiç kimseye uzak değildir. Ansızın gelen ölüm bile uzak görünse ansızın gelen hastalıklar hiç uzak değildir. Aslında bütün hastalıklar ansızın gelir. Hasta bir insan için ise ölüm, hiç uzak değildir. Ölüm için yaşlılık, gençlik veya çocukluk gibi, kış, yaz veya ilkbahar gibi, gece veya gündüz gibi özel bir vakit yoktur. Ölüm, hiç kimseye geldiğini bildirmez ve hiç kimsenin hazırlanmasını beklemez.
Bilgisizliğin tedavisi ise temiz bir düşünceyle ve dinlemeye hazır bir kalple, temiz ağızlardan çıkan hikmet dolusu sözleri dinlemektir.
Dünya sevgisinin ilacı ise ahiret gününe ve bugünde insanı bekleyen büyük azaplar ve benzersiz mükâfatlara inanmaktır. İnsan, gerçek anlamda bu hakikatlere inandığı vakit, dünya sevgisi onun kalbinden göçüp gidecektir.