“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” Bakara 168
Bir hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.a.) şöyle buyuruyor:
“Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davut aleyhi selam da kendi elinin emeğini yerdi.”
İslam Dini, insanların hayatlarını çalışarak kazanmalarına büyük önem verir. Bunun için İslam‘da kişinin, kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi amacıyla meşru yoldan çalışıp kazanması da tıpkı ilim öğrenmek gibi, farz kabul edilmiştir.
Helal kazanç, ticari, ekonomik ve hizmet sahasında “meşru çerçevede” yapılan faaliyet sonunda elde edilen gelirdir. İslam dini “meşru çerçeve” içerisinde yapılan her türlü çalışmayı destekler; tembelliği, boş gezmeyi, dilenmeyi de yasaklar. İslam, kazanç yolları konusunda önemli bir ilke olan “meşruiyet” prensibini esas alarak hırsızlık, gasp, faiz, zina, kumar, rüşvet gibi kazanç yollarını yasaklamıştır.
Haramdan ve harama yol açan vasıtalardan kaçınmak gerektiği gibi, haram şüphesi taşıyan işlerden ve kazançlardan da uzak durmak gerekir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Helâl ve haramlar bellidir. Ancak bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular da vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi, hayvanlarının her an o araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her devletin girilmesi yasak sınırları vardır. Dikkat edin! Allah’ın sınırları da haram kıldığı şeylerdir.”
Rızkın haram yoldan kazanılması Allah’ın rızasına, dua ve ibadetlerin kabulüne de engeldir. Efendimiz (s.a.a) bu durumu bir hadis-i şeriflerinde çarpıcı bir örnekle şöyle anlatır:
“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar da saçı başı dağınık toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açar ve “Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!” diyerek dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!”
Allah‘ın bizlere helâl olarak bahşettiği rızkımızı kendi ellerimizle harama çevirmeyelim. Kendimizi ve aile huzurumuzu haram kazançla tehlikeye atmayalım.
Sözlerimizi Efendimiz ’in (s.a.a) şu hadisiyle bitirmek istiyoruz:
“Kıyamet gününde insan, malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamayacaktır.”