Bu haber tüm boşanacakları ilgilendiriyor
İlk olarak bir çok kez tartışmalara sebep olan süresiz nafaka hakkında bilgiler veren boşanma avukatı Serpil Çınar, süresiz nafakanın Türk Medeni Kanunu’nda en tartışılan konulardan birisi olduğunu belirterek, “Açıkçası ülke olarak yıllardır ‘kaldırılsın’ ve ‘kaldırılmasın’ diye ikiye bölündük. Süresiz nafaka mağdurları platformu gibi birçok topluluk, nafakanın kaldırılması yönünde talepler. Nafakanın kaldırılmasına karşı çıkan kadın haklarını savunan topluluklar da aksini iddia etti. Aslında kanunda ‘yoksulluk nafakası’ olarak tanımlanan bu nafaka türünün, sadece kadınlara tanınan hak olduğu sanılmaktadır. Oysa Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde tanımlanan yoksulluk nafakasının hiçbir yerinde sadece kadınlara verildiği belirtilmemektedir. Boşanma ile refah seviyesi bozulacak olan taraf, evliliğin bitimiyle kusursuz ya da daha az kusurlu ise yoksulluk nafakası almaya hak kazanmaktadır. Ülkemizde kadınların eğitim düzeyini tamamlaması ve istihdam oranının erkeklerden daha düşük olması nedeniyle yoksulluk nafakasını almaya daha çok kadınlar hak sağlamaktadır. Süresiz denilmesinin nedeni ise ne zaman sona ereceğinin kesin olmamasından kaynaklıdır ve şartların oluşmaması halinde nafaka sona ermeyecektir. Nafaka alacaklısının evli gibi birisiyle yaşaması, evlenmesi, işe girmesi, ölümü halinde sona erecektir” dedi.
“Nafakanın evlilik süresi ile orantılı olmasını doğru bulmuyorum”
Nafakaya getirilen yenilikleri değerlendiren Çınar, “Yürürlükte olan yoksulluk nafakasında, ne zaman sona ereceği tam olarak bilinmediğinden bu belirsizlik ortadan kaldırılarak süreye tabi tutulacağı konuşuluyor. Yeni yargı paketi ile nafakanın evlilik süresiyle doğru orantılı olacağı, evliliği ne kadar sürüyorsa ancak o kadar süreyle nafaka alabileceği söylenmektedir. Genç yaşta boşandıktan sonra yoksulluk nafakası alan eski eş, şartları oluşmadığı müddetçe yoksulluk nafakası almaya devam edecektir. Ancak yeni kanun ile belli süreye tabi olacağı, kısa süren evliliklerde kısa süreliğine yoksulluk nafakası alacağı konuşulmaktadır. Şu anda yürürlükteki süresiz nafaka uygulamasını doğru bulmadığım gibi yeni düzenlemedeki nafakanın evlilik süresi ile doğru orantılı olmasını da doğru bulmuyorum. Kaldırılsın veya kaldırılmasın dışında bir öneri, tavsiye, farklı fikrin sunulduğunu hiç görmedim. Nafakadaki kriter, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan tarafın; mesleği var mı, çocuk ya da bakmakla yükümlü olduğu biri ya da birileri var mı, yaşının kaç olduğu, boşanma sonrasında dul aylığı almaya hak kazanacak mı, miras ya da gayrimenkul kirası alıyor mu, kirada mı oturuyor, bankalarında birikim var mı, işe neden girmediği, daha önce çalışıp çalışmadığı, eğitim düzeyini tamamladı mı gibi tüm kriterleri değerlendirmeli ve bu kriterlere göre bir nafaka takdiri uygun görülmelidir. Ne yazık ki sadece evlilik süresi kriter olarak belirlenmemelidir” ifadelerini kullandı.
“Boşanma davalarında arabuluculuk zorunlu olacak”
Boşanma davalarında arabuluculuk getirilmesi ilgili de bilgiler veren Çınar, “Dava açmadan önce ya da dava açıldıktan sonra uyuşmazlıkların hızlı ve kesin bir şekilde çözülmesi amacıyla arabulucu sıfatıyla üçüncü kişinin tarafları orta noktada buluşturması amacı taşımaktadır. Arabulucular; hukuk fakültesi mezunu, en az 5 yıllık kıdeme sahip, arabuluculuk eğitimi almış ve arabuluculuk sınavında belli derece yapanlardır. Şu anda ticari davalarda ve iş hukukunda zorunlu arabuluculuk bulunmaktadır. Şimdi boşanma davalarında arabuluculuğun zorunluluk olarak getirileceği gündemde. Aslında 2016 yılında da gündeme alınmış; ancak fazla tepki nedeniyle arabuluculuk çalışması rafa kaldırılmıştı. Tam 6 sene sonra, boşanma davalarının uzun sürmesi nedeniyle arabuluculuk ile dosyaların bir an evvel bitirilmesi amaçlanarak tekrardan gündeme getirildi. Boşanma davası açmadan önce ya da sonra, taraflar arasındaki husumetin artık arabuluculukla kısa sürede çözümlenmesi amaçlanmaktadır. Şiddet olan dosyalarda arabuluculuk zorunlu olmayacak, şiddet olmayan dosyalarda ise arabuluculuk zorunlu olacak denilmektedir” dedi.
“Arabuluculuk boşanma davalarında söz konusu edilmemeli”
Avukat Serpil Çınar arabuluculuğun, boşanma davaları için uygun olmadığını da sözlerine ekleyerek “Şiddet olması halinde arabuluculuk olmayacak deniliyor; işte yanlış burada başlıyor. Şiddetin hukuki tanımı yalnızca fiziksel değildir. 6284 Sayılı Kanun ile şiddet tanımı yapılmış ve sadece fiziksel değil psikolojik, ekonomik ve cinsel açıdan verilen zararın da şiddet olduğu belirtilmiştir. Fiziksel şiddet olmayan evlilikler vardır; fakat ‘şiddet’ olmayan evlilik yoktur. Bu kadar net ve kesin olarak söyleyebilirim ki; şiddetin hangi türü olursa olsun her evlilikte dokunmadan da olsa sözlü de olsa şiddet vardır ve arabuluculuk uygun değildir. Ayrıca bir anlığına şiddetin sadece fiziksel olduğunu varsaydığımızda her mağdur eş, darp raporu almaya cesaret edemiyor. Cesaret edememesinin de çok sebebi var. Eşinden korkması, ailesinin desteği olmadığı için gidecek evinin olmaması, manipüle edilmesi, eşinin bir gün düzeleceğine dair umut taşıması gibi Kısacası pratikte arabuluculukta, hangi evlilik için uygun hangisi için değil ayrımı dahi yapılamayacaktır. Diğer bir sıkıntı ise; zaten çekişmeli olan tarafların uyuşmazlığı yargı öncesinde de bir hakem ile çözülemeyecektir. Eşler zaten anlaşıyor olsaydı çekişmeli değil, anlaşmalı boşanmayı tercih ederek tek celsede sona erdirebilecektir. Aynı evde birbirlerine dahi tahammül edemeyen, ailelerin ya da arkadaşlarının araya girmesi ile aralarındaki problemi sonlandıramayan çiftleri arabuluculuk ofisinde karşılıklı görüşmeye alınması mantık dışıdır. Kaldı ki; evlilikte diğer eşin hakkını vermek istemediğinden uyuşmazlıklar zaten arşa çıkıyor. Özellikle evlilik içerisinde yaşanılan problemler sebebiyle o aşamada sağlıklı düşünemeyen eş ya da eşlerden birisi bir an evvel bitirmek amacıyla haklarından feragat edebilecek, sonlandırmaya elverişli zihne sahip olduğundan ileride pişmanlığına sebep olacaktır. Uzun yıllardır boşanma davaları devam eden ya da bu sürece yaklaşan kişilerin birebir psikolojilerine şahit olduğumdan sağlıklı olmayacağını, arabuluculuğun boşanma davalarında söz konusu edilmemesi gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu.
“Yeni düzenlemeyle çekişmeli boşanma davalarının kısa sürmesi amaçlanmakta”
Boşanmalarda iki dava türü olduğunu hatırlatan Serpil Çınar, “Bu davalar anlaşmalı ve çekişmeli olarak ikiye ayrılır. Anlaşmalı 1- 1,5 ay sürer iken çekişmeli boşanma davası büyük şehirlerde en az 2 sene sürmektedir. Kısa sürede sona ermemesinin birçok nedeni var; usul gereği dilekçeler aşaması, delillerin incelenmesi aşaması olan tahkikat aşaması gibi tamamlanması gereken süreçler vardır. Şimdi yeni gelen düzenleme ile çekişmeli boşanma davalarının kısa sürmesi amaçlanmaktadır. Mahkeme tarafından boşanma kararı verilecek; fakat boşanmaya bağlı fer’i unsurlar olan tazminat, nafaka, velayet hususlarına dair yargılamanın devam edeceği yönündedir” şeklinde konuştu.
Yeni gelecek düzenlemeyle ilgili yorumlarını da dile getiren Avukat Serpil Çınar, “6. Yargı Paketi ile gelmesi planlanan bu düzenlemenin detayları konusunda henüz bir açıklama gelmedi. Kanaatimce iki taraf da boşanmak istiyor ise hakim, evliliğin sona ermesi yönünde karar verecek ve diğer konular devam edecektir. Boşanma kararının verilmesi 2 ya da 3 seneyi buluyor, bu süreçte yine de eşlerin birbirlerine olan sadakat sorumluluğu da devam etmektedir. Çekişmeli boşanma, kişinin medeni halini yıllar boyu durdurmaktadır. En az 2-3 yıl, eşlerin evliliğinin bitip bitmediğine dair karar verilemiyor. Bu sebeple yeni düzenleme ile boşanmaya bağlı olan konular, boşanma kararının kesinleştirilmesi sonrası devam edecek. Şu anda boşanmaya bağlı olan mal paylaşımı davaları da boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında görülmektedir. Tıpkı mal paylaşımı davalarında olduğu gibi velayet, nafaka, tazminat hususu boşanma kararının kesinleşmesi ile devam edecek. Bu konuda tam bir detay paylaşılmadığından görüşümü net olarak belirtemiyorum. Sadece kesin olarak bu uygulamanın yürürlüğe girmesi ile boşanma davalarında ciddi bir artış olacağını söyleyebilirim. Çünkü birçok evli çift, evliliğinde mutsuz olsa da boşanma davalarının uzun sürmesi nedeniyle bu adımı atamıyor ama kadınların çoğunun açılan boşanma davaları ile zor duruma sokulacağı kanaatindeyim” dedi.